16 Eylül 2010 Perşembe

Ya Hayır Söyle, Ya Sus

"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil"
Fuzuli


Zıtlıkların hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. İyiyle kötü, doğruyla yanlış, günahla sevap, geceyle gündüz vb. Ve bu zıtlıkların arasında bir ibre gibi yön değiştiriyor hayatımız. Bir iyi bir kötü oluyoruz. Önce sevap işliyoruz, sonra günah. Bir oraya bir buraya sürükleniyoruz.

Ben de uzun süredir bir kararsızlık içindeyim. Zıtlıklardan birisi tarafından vuruldum. Sussam mı konuşsam mı?

Aklımdan susmak ve konuşmakla ilgili bir sürü atasözü, deyim, vecize geçiyor. Ne yapsam bilmiyorum? Bir yanım "Çok sustun, artık konuş" diyor. "Gerçekleri söyle, bağır, çağır, çığlıklarında boğul. Doğruları söyle, utanma. Susa susa kuruttun denizi. Söz candır, sudur. Su azizdir. Rabbin sana kelime verdi."

"Hayır" diyor diğer yanım. "Gerçeği anlatmanın en iyi yolu, susmaktır. Onlar gibi olma. Ağzını açıp da gıybet kokutma her tarafı. Yalan söyleme, melekleri kaçırma etrafından. Konuştukça batma. Söz candır, sudur ama bulandırma suyu. Bırak temiz kalsın."

Atağa geçiyor diğer tarafım yine. Konuşacak ya! "Ya kör olanlar? Onlara da mı susarak anlatacaksın? Emr-i bil-maruf nehy-i ani'l-münkeri de mi susarak yapacaksın?" diyor.

Susuyor suskun tarafım. Bu suskunlukla gerçeği mi anlatmak istiyor yoksa verecek cevap mı bulamıyor, bilemiyorum. Sussam da konuşsam da bir gün gerçeğin sırası gelecek, biliyorum.

"Ya hayır söyle, ya sus"
Hadis-i Şerif

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder