2 Eylül 2010 Perşembe

İstanbul’un semtleri okurla buluştu

‘Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer.

Ömrüm oldukça, gönül tahtına kurul!

Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.’

Yahya Kemal bu dizelerle anlatıyordu İstanbul’un bir semtini sevmenin bir hayata değer olduğunu ve ona verilmesi gereken değerin anlamını. Bu dizeler bir anlamda kültür, sanat ve edebiyat hayatımızdaki İstanbul’u ve yazar, şair ve kitap ehlinin ondan ne kadar çok etkilendiğini gösteriyor.

Bir İstanbul var gözümüzde. Herkesin kendince gördüğü, bildiği, hissettiği bir şehir. İçinde kimi zaman coştuğumuz, kimi zaman hüzünlendiğimiz, kimi zaman da kimselere gösteremeden oturup ağladığımız bir kültür başkenti. Her ne kadar büyüklük ve ihtişamıyla gurur duysak da bir türlü tanıyamadığımız, tam tanıyıp bildiğimizi düşünmeye başladığımızda daha yeni yerler ve mekânlar keşfetmeye başladığımız bir İstanbul. Peki, yaşadığımız ya da tanıyıp bildiğimizi düşündüğümüz bu şehri semt semt bir de yazar, şair veya gazetecilerin kendi duyuş ve görüşleriyle okumaya ne dersiniz?

Heyemola Yayınları ve İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı işbirliğiyle yayınlanan kırk kitap İstanbul’un en köklü semtlerini anlatıyor. Birçok farklı görüşten, farklı branştan, farklı semtten yazar bir olup İstanbul’u anlatıyor. Her gün içinde yaşadığımız, her an şiirlerde okuduğumuz; havası, toprağı ve deniziyle yeniden coştuğumuz şehri bize yıllardır yaşadıkları semtleri kendi gözleriyle anlatıyorlar. Beşir Ayvazoğlu’ndan Doğan Hızlan’a, Ataol Behramoğlu’ndan Alim Kahraman’a birçok alanında rüşdünü ispatlamış yazar, şair kendi semtini dillendiriyor.

Kırk kutsaldır bizim için. Onda bir gizem vardır. Bir davranışın oturması için kırk gün bekleriz. Bebeğin doğumundan sonra kırkıncı gününü kutlarız. İşte bu sırrı tamamlamak için midir bilinmez, kırk semti anlatan kırk kitap yayınlamışlar. Bu kırk semti seçerken elbette tarihselliği, tanınmışlığı ve semtlerin ününü göz ardı etmemişler. Sur içi semtleri öncelikli olsa da diğerlerini de ihmal etmemişler.

Yazarlarının gazetecilikten, avukatlığa, doktorluktan çevirmenliğe, tiyatro sanatçılığından yapımcılığa kadar uzayan birçok meslekten gelmesi farklı bir tat vermiş eserlere. Fakat hepsinde ortak olan nokta hiçbir kısıtlama olmadan içten ve samimi üslupla eserleri kaleme almaları olmuş. Ayrıca bu yazarların en az kırk yıldır İstanbul’da yaşayanlar arasından seçilmiş olmaları da ayrı bir lezzet katıyor okumalara. Yazma biçimlerinde bir kısıtlama getirilmemiş olması eserlere daha candan bir hava katmış, böylece ister istemez o semtleri yazarından dinliyormuş hissine kapılıyorsunuz. Kimi zaman şiirsel bir hava yer alıyor, kimi zaman öğretici, bazen de kendinizi adalardan birinde dinlenmeye çekilmişsiniz gibi hissediyorsunuz.

Şehirlerin de ruhu vardır. Ve elbette bu ruh o şehrin insanlarına sirayet ederek onları da kendine benzetir. İstanbul da yazarlarıyla vardır. Bu şehir yazarlara yazarlar da bu şehre ayrı bir değer katmış ve onu zenginleştirmişlerdir. Bu nedenle her semtte yazarların etkisi görülür.

Eğer etrafınızı çevreleyen bu şehrin derinliklerindeki sırları keşfetmek, kendi sınırlarınızı aşmak, İstanbul’a olan hayranlığınızı ve sevginizi artırmak istiyorsanız, bu eserleri mutlaka okumalısınız. Hiç şüphesiz en çok sevenler en iyi bilenlerdir.

40 Semt 40 Yazar 40 Kitap, Heyemola Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder