15 Eylül 2010 Çarşamba

Çocukluğuma Mektup


'Naber lan kerata?' diyerek hem söze başlayıp hem de hitabet sanatında çığır açmak isterdim lakin düşününce bir insana 'lan' demek ayıpken bir insanın kendi kendisine 'lan' demesi tanımlanamaz bir şey olur herhalde. Bu sebeple sana şöyle sesleneceğim:


Bendeki yıllar önceki ben,


Öncelikle benden böyle bir mektup almayı beklemiyordun biliyorum, hatta henüz okuma yazma bilmediğin için bu satırları yazmayıp sana dumanla mı haber göndersem diye çok düşündüm, ama fantastik bir işe kalkışıp yıllar öncesine mektup yazmaya girişince bunun okuma yazma bilmeyen biri tarafından çözümlenmesinin de ihtimal dahilinde olduğu kanısına vardım.

Kafanın allak bullak olduğunun farkındayım zaten emin ol benimki de normal standartlardaki seyrine devam etseydi senle irtibata geçmeye yeltenmezdim bile. Sil Baştan ve Kelebek Etkisi filmlerinin bünyemde bıraktığı tuhaf bir tahribat işte bu. Önce Kelebek Etkisi' ni her izledikten sonra eski fotoğraflara bakıp gözlerimi kapayıp yanına gelmeyi denedim ama sonuç fiyasko oldu ve henüz Geleceğe Dönüş' teki Doktor Brown' ın arabasına sahip olamadığımdan başka bir yolla şansımı denemeye karar verdim.

Hala benim sen olduğumdan tatmin olmamış olabilirsin, bu sebeple senle ilgili birkaç küçük sırrı buraya yazacağım. Kapının önündeki ceviz ağacının kovuğunda gazoz kapaklarını saklıyorsun, annemin Leman Teyze' den aldığı dantel örneğine senin suçladığın gibi Oktay dökmedi çayı, onu yapan sendin ve en çok sevdiğin yiyecek babaannemin maaşını çekmek için Amasra' ya gittiği zaman aldığı ekler pastalar.

Tüm bunlar yeterince inandırıcı olmuştur sanırım. Şimdi bana 'Beşiktaş ne zaman şampiyon olacak?' ya da 'Amcam sevgilisiyle evlenebilecek mi?' gibi sorular sormak isteyebilirsin ama onların yanıtını vererek içindeki heyecanı öldürmek istemem. Lakin şunu söylemeliyim ki bir ömür -hayal ettiğin gibi- Amasra' da kalamayacaksın bu sebeple oradaki anların tadını çıkar.

Amacım yıllar sonra benim gibi bir çılgınlık yapıp çocukluğuna mektup yazmaman, bu sebeple sana birkaç ağabey tavsiyem olacak. İlk olarak yanındaki tonton kadına gözün gibi bak, top oynamak için okulun bahçesine kaçıp onu telaşa sokma ya da çamurdan oyuncaklar yaparken üstünü kirletip onun boş yere zahmete girmesine sebep olma. Sürekli onun yanında ol, birlikte kısıtlı vaktiniz var, gün gelecek babaannem senin ondan kaçıp oyun oynamaya gitmenin intikamını bir daha asla geri dönmeyerek alacak senden, 'Nereye gidecek?' diye de sorma zamanı gelince söyleyecekler şimdi anlatsam da anlamazsın zaten.

İki tekerlekli bisiklete şimdiden binmeye çalışma ve babamın aldığı dev kamyona asla rampadan aşağı giderken binme. Dediklerimi dinlersen yıllar sonra hematofobi diye bir şeyi tecrübe etmek zorunda kalmazsın. Bu dediğim şey doktor olmana engel olabilir, o yüzden iyi düşün. Doktor olmayı ne kadar çok istediğini biliyorum, sırf hasta halamızı iyileştirmek için bile bu işi yapmayı düşünecek kadar masumsun, umudunu sakın kaybetme, belki...

Çok iyi olma! Asla bu hataya düşme, yıllar sonra 'Sen çok iyisin ama...' gibi cümlelerle bunun aleyhinde delil olarak kullanılmasına izin verme sakın. Misal, okula başladığın zaman tanışacağın Onur diye biri sınıfınızın en şirin kızı -bana birkaç sene sonra hak vereceksin- Emel' in saçını çekecek, sırf ağlıyor diye çok sevdiğin kokulu Arı Maya silgini ona verme. Bırak ağlasın zaten birkaç sene sonra Onur' la çok mutlu olacaklar.

Annemle babama şimdiden seni Plevne Lisesi' ne kayıt ettirmelerini söyle. Kriptonlu olmasalar bile süper insanlarla tanışacaksın orada. Şimdi burada tek tek isim vererek diğerlerine karşı önyargılı olmanı istemem, hepsiyle yaşadıkların çok özel anılar olacak iyi ya da kötü ama bazıları hep en özel olacak, yalnızca bunu bil yeter.

Ömür boyu Amasra' da kalamayacaksın demiştim, ömür boyu sandığın gibi İstanbul' da da kalamayacaksın. Şu ana kadar hiç duymadın ama Bursa diye bir yer var. Yolun oraya da düşecek hem de tam dört sene için. Ne amaçla olduğunu söylemeyeyim ama şu hep aklının bir köşesinde olsun, bir gün bir kağıda birkaç il tercih yapmak zorunda kaldığında en başa benim yaptığım gibi İstanbul yazma sakın, sen en başa Bursa yaz, mazallah tarih tekerrürden ibaret olmazsa kaçırdığın şeyleri anlatmam için mektup değil ansiklopediler yetmez.

En çok kimle oyun oynamayı sevdiğini, babaannemle en çok kimin evine misafirliğe gitmek istediğini biliyorum. Onun yanında bile yüzün kızarırken bunları okuyunca neler hissedeceğinin farkındayım ama bana güvenebilirsin senin bunu malum kişiye bile söylemeyeceğin gibi ben de bundan kimseye bahsetmeyeceğim, ben yapmadım ama keşke sen şansını deneyebilsen ya da boşver...

Son olarak sana asla büyüme demiyorum, büyü hatta benden daha iyi büyü lakin büyürken sana bunlardan bahsettiğimi kimseye çaktırma ve sevgili akın anlamını yıllar sonra öğreneceksin belki ama ben yine de söyleyeceğim:

Hoşça bak zatına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder