6 Eylül 2010 Pazartesi

Oğlumuz Ne İş Yapar?

Son günlerde İsviçreli bilim adamlarıyla birlikte ortak bir çözüm aradığımız soru.

Sahi ben ne iş yaparım? 'Ne iş olsa yaparım ağabey' moduna gireceğimi zannediyorsanız yanılırsınız, yapamam. Misal, baba mesleği halıcılık. Ben halıdan anlar mıyım? Elbette hayır. İlkokulda İş Eğitimi diye bir dersimiz vardı, her sene orada sözümona halı aslen mutfak bezi olan dokumalar yapardık. Tabi her defasında benim yaptığım halılar sergiye alınırdı, çünkü babam eve iş getirmezdi belki ama benim bu ders için getirdiğim işlerle ilgilenirdi sağolsun. Halıyla olan ilişkim herkesin evinde var olan elektrik süpürgesinin normal bir halıyla olan ilişkisinden farklı değil. Gökhan Kırdar' ın da bir şarkısında bahsettiği gibi, üstüne basıp geçerim sadece.

Geçen sene yaz tatilinde 'Dil dile değmeden, dil öğrenilmezmiş (sözel manada)' sözünü duyar duymaz soluğu, Beyazıt-Sultanahmet civarında almıştım. Kapalıçarşı'dan Sahaflar'a kadar birçok turistik dükkana 'Ben çok iyi İngilizce biliyorum, İngilizce öğretmeni olacağım' diyerek alnım açık burnum havada girmiştim. Tabi pek çok dükkandan, 'İngilizce tek başına yetmez, Slav dillerinden nelerin var, Latin kökenli başka hangi dilleri biliyorsun?' yanıtını alınca boynum bükük ayrıldım iş arama maceramdan. 'Beyazıt' a bundan gayrı yalnızca turistik amaçlı gelirim' dedim kendi kendime ve o gün bugündür o taraflara doğru hiç iç turizm faaliyetinde bulunmadım.

İlk iş tecrübem ise ilkokulda bir yaz tatili sırasında Gaziosmanpaşa dolaylarını mesken edinen her çocuk gibi bir konfeksiyon atölyesinde olmuştu. Çok istekli gitmiştim atölyeye para kazanma arzusuyla. Fakat sabah 8'de girdiğim kapıdan öğle vakti yemeği bedavaya getirir getirmez 1 gibi ayrıldım. Arkama bile bakmadım ne yalan söyleyeyim. Pişman mıyım? Elbette hayır. Yine olsa yine kaçarım. Bu olaydan sonra ne zaman bir konfeksiyon atölyesinin yanından geçerken overlok sesi duysam gözlerimden birkaç damla yanaklarıma süzülür, uzaklara bakarım. Peki orada ne mi yaşadım? Yazıya mistik bir hava katması açısından bu soruyu yanıtlamayacağım.

Üniversite üçüncü sınıfta ise bir dersaneye başvurmuştum, orada da yine en ukala halimi giyip çıktım dersane müdürünün karşısına. 'Ganom inek olma sınırının epeyce üstünde, İngiltere'de dil okulundan Advanced sertifikam var, Tegv'de yıllardır gönüllüyüm falan.' Sonuç yine hüsran. Adam 'Biz size döneriz.' dedi ama o olaydan sonra ne bayram mesajı gönderdi ne de çağrı attı. Bu da böyle bir anımdı.

İşte böyle, bugüne kadar alnımın teriyle kazandığım hiç aylığım ya da haftalığım olmadı benim. Dayımla bir gün pazarda don sattım, don derken çocuk şortu. Eniştem özel bir şirkette (televizyonda bu deyişi kullananları gördükçe bir gün ben de kullanacağım diye söz vermiştim kendime) plasiyer iken onun faturalarını tutar günü kurtarırdım. Bunların dışında 'Babam sağolsun' ve 'Burslusun dediler kız vermediler' durumlarından çıkamadım hiç. Şimdi bir de KPSS' nin muallakta olması. Şu aralar aşık olmaktan cidden korkuyorum, olur da aşık oldum diyelim kızı istemeye gidince babası sorar 'Oğlumuz ne iş yapar?' diye, ne diyeceğim ''Deliyim gözü kara deliyim, yakarım Roma'yı da yakarım'' mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder