21 Eylül 2010 Salı

Mesnevi'den -III-

I. cildin devamı

Baharlarda hiç taş yeşerir mi? Sen de toprak ol da, senden renk renk güller yetişsin. Yıllardır gönüller inciten, kalpler kıran taş oldun; denemek için bir zaman da toprak ol... 1911
-----
Böylece o mumun ışığı, yüz muma nakledilse, o mumdan yüzlerce mum yakılsa, sonuncu mumun aydınlığını gören bile asıl ilk mumu görmüş olur. 1948
-----
Nefsinin arzu ettiği nefis yemekler, hurmalar, incirler aslında, seni Hak yolundan alıkoyan ayağına batmış dikenlerdir. Sen ilahi sevgiyi göremeyen çok nankör birisin. Can ayağına batmış nefsani istekler dikenini, şehvet ve hiddet dikenini çıkarmadıkça gözün kararır, göremezsin. Bu halde nasıl dönüp dolaşacaksın? 1964
-----
Şu çınarın yaprakları dökülürse, Cenab-ı Hakk, ona yapraksız da yaşama gücü verir. Dağıtmaktan, cömertlikten ötürü elinde mal kalmasa, Allah'ın inayeti, seni ayak altında çiğnetir mi? Ekin ekenin ambarı boşalır ama bu işin iyiliği tarlada belli olur. Fakat buğday ekilmez, yerinde kullanılmaz da, ambarda saklanırsa bitlere, küçük kurtlara, farelere benzeyen hadiseler onu tamamıyla mahveder. 2236
-----
Akıllı kişi, Allah'ın verdiği rızkın azına çoğuna bakmaz. Çünkü ikisi de gelip geçicidir, sel gibi akıp gider. 2289
-----
Mal, mülk, altın, başa giyilen külaha benzer. Ancak kel olan bir baş külaha sığınır, onunla örtünür. 2343
-----
Hz. Muhammed (sav)'i Ebu Cehil gördü de; "Haşim oğullarından çirkin bir yüz belirdi" dedi. Hz. Peygamber ona buyurdu ki; "Haddini geçtin ama doğru söyledin". Halbuki Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamberi görünce "Ey güneş, sen ne doğudansın, ne batıdan, latif bir nurla parla" diye buyurdu. Peygamber Efendimiz, ona da, "Ey şu değersiz dünyadan kurtulan aziz varlık, doğru söyledin" diye buyurdu. Orada bulunanlar, "Ey insanların en şereflisi, en büyüğü, ikisi de birbirine aykırı düşen söz söyledi. İkisine de 'Doğru söyledin' diye buyurdunuz; bunun sebebi nedir?" dediler. Hz. Muhammed (sav) buyurdu ki; "ben Hakk'ın kudret eli ile cilalanmış bir aynayım, Türk olsun, Hintli olsun, bana bakar, kendi nasılsa, bende kendini öyle görür" 2365
-----
Dünyaya aşık olan kişi, üstüne güneş ışığı vurmuş bir duvara aşık olmuş kişiye benzer. O duvar aşığı, duvardaki ışığın, güneşten geldiğini anlamaya çalışmaz ve duvara gönül verir. Güneşin ışığı güneşe geri dönünce duvar aşığı, ebedi olarak mahrum kalır. 2800
-----
Mana kapısını çalarsan sana açarlar. Düşünce kanadını çırpar, uçmaya çalışırsan, seni bir doğan haline getirirler. Haberin yok, senin düşünce kanadın, çamura bulanmış, ağırlaşmıştır. Çünkü sen, çamur yiyorsun, çamur sana ekmek olmuş. Ekmek ile etin aslı, mayası topraktır, çamurdur. Bunları az ye de çamur gibi yer yüzüne yapışıp kalma. Acıkınca köpek oluyorsun; kızgın, geçimsiz, kötü huylu, sert, yanına yaklaşılmaz soysuz bir köpek kesiliyorsun. Fakat doyunca da pis bir leş halini alıyorsun; duygusuz, her şeyden habersiz, sanki elsiz ayaksız bir duvar gibi oluyorsun. 2870
-----
Ey kendini olgun gören kişi, senin ruhunda kendini olgun sanmaktan daha kötü bir illet olamaz. Senden bu kendini beğenme, kendini olgun görme hastalığı gidinceye kadar gönlünden, gözünden çok kanlar akar. Bu hastalık, İblis hastalığıdır. İblis, benliğe kapılmıştı da "Ben Adem'den daha hayırlıyım" demişti. Aslında bu hastalık, her mahlukun, her insanın nefsinde vardır. 3214
-----
Kardeşim, gönlünde buldukların, sana akıp gelen hikmet, güzel duygular, manevi zevkler senin değildir. Abdalın yani bir velinin himmetidir. Bu duygu sana eğreti olarak verilmiştir. Bir velinin kitabını okudun, sözlerini duydun, gönül evi kendinde bir nur bulmuştur. Ama bu nur evi çok aydınlık olan komşudan gelmektedir. Allah'ın lütfu eseri, sana gelen nurdan, gönlünde bulduğun manevi zevkten ötürü gurura kapılma; bunu verdiği için Allah'a şükret. Sözüme kulak ver, sakın ha, kendini görme, kendini bir şey sanma. 3255
-----
Ey güvendiğim dostlarım! Beni kınayarak, ayıplayarak öldürün. Çünkü öldürülmem, beni ebedi hayata kavuşturacaktır. 3934
-----
Söz toprakla iyice karıştı, su busbulanık geliyor. Kuyunun ağzını kapa. Kapat da, Cenab-ı Hakk onu yine durultsun, hoş bir hale getirsin, gönül kuyusunu bulandıran Allah, onu elbette bir gün durultur ve manevi feyizle doldurur. 4000

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder