26 Ağustos 2010 Perşembe

Sıfatlar Çağı

Amerika'da yapılan bir ankette, iş değiştirme ve evlenme gibi kritik kararların önemli bir kısmının banyoda alındığı ile ilgili bir yazı yazacaktım ki Okan’ın meslek hayatına başlama arifesinde yaşadığı değişime dair yazısını okuyunca, bu konu üzerine de bir kaç kelam edeyim istedim.

Zira bahsettiği gibi insanların sıfatlarıyla değerlendirilmesi ve ona göre insanların nazarında kıymet görmesi durumu aslında uzun uzadıya ele alınacak ve üzerinde kalem oynatmaya oldukça değer bir konu. Çünkü hayatımızda muhatabımızın değerini maalesef sahip olduğu unvanı, pozisyonu, serveti belirliyor. Burada Nasrettin Hoca'nın "ye kürküm ye" hikâyesini hatırlamadan geçmek olmaz.

Kişilerin mesleği, unvanları, servetleri haddizatında tek başına bir değer ifade etmemeli aslında; zira bütün bu saydığımız sıfatlar ait olduğu insanın kemale ulaştığının bir göstergesi olmadığı gibi onu diğer kişilerden tek başına ayırmaya yetmemeli. Ama heyhat!

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki insanlar karşısındakine sadece insan olduğu için kıymet vermeyi çoktan unutmuş. Gelsin sıfatlar, gitsin sıfatlar... Aslında yaşadığımız çağı her ne kadar uzay çağı veyahut teknoloji çağı olarak adlandırsak da yaşadığımız çağ bana göre sıfatlar çağının ta kendisidir.

Herkesin bir sıfata sahip olduğu ya da sıfat sahibi olmak için hiç durmadan gayret gösterip kendince bir değer sahibi olmaya çalıştığı bir çağ bu. Hatta geldiğimiz nokta o kadar üzücü ve düşündürücü bir hal aldı ki neredeyse insanlar, birbirine "Benim sıfatım senin sıfatını döver" diyecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder